
KİLOLU OLMAK KADERİNİZ DEĞİL, YAŞAM TARZINIZIN BİR SONUCU
Kilo verme süreci birçok kişi için hafta başında başlanan ancak sonu
gelmeyen diyetler demek. Araştırmalara göre, kilo veren obez bireylerin
yüzde 53’ü bir yılda, yüzde 78’i ise beş yıl içinde verdikleri kiloları geri alıyor.
Ancak uzmanlara göre, kilolu olmanız kader değil, yaşam tarzınızın bir sonucu.
Çözüm ise fonksiyonel beslenme yaklaşımı. Bu yaklaşım geçici diyet
çözümlerinin ötesinde kalıcı sonuçlar elde etmemize olanak tanıyor. Modern toplumda, avcı-toplayıcı dönemden yerleşik hayata geçiş, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarımızı köklü biçimde değiştirmiştir. Bu değişiklikler, vücudumuzda uzun yıllar boyunca alışmış olduğumuz kalori fazlasını depolama
mekanizmalarını aktive etmiş ve kilo alımıyla birlikte sağlık sorunlarına da yol açmıştır. Sosyal medyada, televizyonlarda ve çeşitli reklam kampanyalarında sık sık “mucizevi” diyetler, çözümler sunulmaktadır. Ancak, Journal of Public Health Dergisi’nde yayımlanan araştırmalar, kilo veren obez bireylerin yüzde 53’ünün bir yılda, yüzde 78’inin ise beş yıl içinde verdikleri kiloları geri aldığını göstermektedir. Bu durum, kısa vadeli diyet uygulamalarının genellikle sürdürülebilir olmadığını ortaya koyar.
Hızlı kilo kaybı sağlamak için uygulanan yöntemler, vücudun mevcut enerji denge sistemini (metabolik adaptasyon, hormonel denge) bozarak, sonucunda
yeniden kilo alma eğilimini artırır. Kiloluolmak, sadece genetik bir kader değil, yaşam tarzı seçimlerimizin bir sonucudur. Epigenetik çalışmalar, çevresel faktörlerin gen ifadesini nasıl değiştirebildiğini ve kilo yönetiminde sağlıklı yaşamın kişisel tercihlere dayandığını ortaya koymaktadır.
KADERİN ÖTESİNDE SEÇİMLER
Genetik mirasımız, bazı durumlarda bize belirli bir yatkınlık sunsa da epigenetik, genlerin nasıl ifade edildiğini belirler. Yani, yaşam tarzı ve çevresel faktörler, genetik yapı üzerinde düzenleyici bir etkiye sahiptir. Evimizdeki besinlerle, uyku düzenimiz, fiziksel aktivite alışkanlıklarımız ve stresle başa çıkma yöntemlerimiz, genetik olarak programlanmış bazı özelliklerin ötesinde, sağlıklı olup olmayacağımızı etkiler. Dolayısıyla, kilo alımı sadece genetik bir kader olarak değil, bizim seçimlerimizin ve yaşam tarzı kararlarımızın bir sonucu olarak görülmelidir. Sağlıklı beslenme ve kilo yönetimi için temel etkenler vücudumuzu tanımak, sindirim ve emilim sistemlerimizin doğru çalışmasını sağlamak ve yaşam tarzı alışkanlıklarımızı uzun vadeli düzene oturtmaktır.
BESİNLERİN İŞLENMESİ SAĞLIK İÇİN ÖNEMLİ
Vücudumuzda alınan besinlerin işlenmesi ve gerekli besin öğelerinin emilmesi, sağlıklı bir vücut fonksiyonu için kritik önem taşır. Sindirim sistemi, gıdaları parçalara ayırarak besin maddelerinin kana geçmesine olanak tanır. Ancak, uzun yıllar boyunca hatalı beslenme alışkanlıkları, pasif yaşam tarzı ve çevresel etmenler, sindirim sisteminde bozulmalara ve geçirgen bağırsak sendromuna neden olabilir.
Bu durum, alınan makro ve mikro besinlerin tam olarak vücuda yansımamasına yol açarak, kilo kontrolünü ve genel sağlığı olumsuz etkiler.
BAĞIRSAK SAĞLIĞI İYİLEŞTİRİLMELİ
Fonksiyonel beslenme yaklaşımının temelinde, bireyin sindirim ve emilim sistemlerinin değerlendirilmesi ve bağırsak sağlığının iyileştirilmesi yatar. Bağırsak sağlığımızı etkileyen besinleri eliminasyon diyetleri ile tespit edebiliriz. Vücuda zararlı etkileri olan veya alerjik reaksiyonlara neden olan, örneğin yumurta, gluten, gliadin, kazein, laktoz, lektin gibi besinleri de bulabiliriz. Daha sonra beslenmemize ekleyerek etkisini gözlemleyebiliriz. Buradaki asıl amaç bağırsağa olumsuz etki eden besinleri bulup bağırsakların arasındaki bağları güçlendirmektir. Fonksiyonel beslenme yaklaşımı, vücudumuzun sindirim ve emilim sistemlerini, bağırsak sağlığını, hormonal dengesini, stres ve uyku gibi faktörleri bütüncül bir şekilde değerlendirerek, geçici diyet çözümlerinin ötesinde kalıcı sonuçlar elde etmemize olanak tanımaktadır.
BEDENİNİZE DOĞRU YATIRIM ŞART
Kilo vermek ve sağlıklı yaşamak sadece kısa süreli çözümler değil, bütüncül yaklaşımları gerektirir. Fonksiyonel beslenme, modern tıbbın bilimsel verilerini bireysel yaşam tarzınızla harmanlayarak, kalıcı kilo kaybına ve daha iyi bir yaşam kalitesine ulaşmanızda size yol gösterir. Unutmayın, sağlıklı kilo yönetimi; ani diyetlerden ziyade uzun vadeli, sürdürülebilir çözümlerle mümkündür. Bedeninizi tanıdıkça ve vücudunuzun işleyişini bütüncül bir yaklaşım ile destekledikçe, sadece kilo kaybetmekle kalmayacak, aynı zamanda genel sağlık durumunuzu da iyileştireceksiniz. Kilo kontrolü, yalnızca genetik veya kader meselesi değil; sizin seçimleriniz, yaşam tarzınız ve bedeninize yapacağınız doğru yatırımlarla mümkündür. Sağlıklı beslenme ve diyet yapmanın bir yarış değil, yaşam tarzı olduğunu unutmayalım.
Fonksiyonel Tıp ve Beslenme Yaklaşımının Temel İlkeleri
Fonksiyonel tıp, modern tıp yöntemlerini reddetmeyip, bunun ötesinde bireyin genetik, epigenetik, beslenme, yaşam tarzı ve çevresel faktörlerini bütünsel olarak değerlendiren bir yaklaşımdır.
Bu model, vücudumuzdaki işleyiş bozukluklarını, yani “buzdağının görünmeyen kısmını” hedef alır ve tedaviyi kök nedenlerine indirger. Fonksiyonel beslenme ise bu yaklaşımın uygulamalı alanıdır.
TEMEL İLKELER ŞUNLAR:
• Bireyselleştirme
Her bireyin genetik yapısı, yaşam tarzı ve sindirim/emilim sistemleri farklıdır. Bu yüzden kişiye özel beslenme planları hazırlanır.
• Bütüncül Bakış Açısı
Sadece kalori kısıtlaması değil, vücudun tüm sistemlerinin (sindirim, emilim, hormonal denge) değerlendirilmesi ve iyileştirilmesi esas alınır.
• Kök Neden Analizi
Sorunların yüzeydeki semptomlarına değil, altta yatan nedenlere (geçirgen bağırsak sendromu, inflamasyon, hormonal dengesizlik) odaklanılır.
• Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Diyet, fiziksel aktivite, uyku düzeni ve stres yönetimi gibi faktörler bütünsel olarak ele alınır.
Kalıcı Kilo Vermek için
Fonksiyonel Beslenme Stratejileri
Eğer kalıcı kilo vermek istiyorsanız fonksiyonel beslenme stratejilerine göz atmakta fayda var. İşte o stratejiler:
1. Kişisel Değerlendirme:
Kilo verme süreci, bireyin mevcut sağlık durumunun ve beslenme alışkanlıklarının detaylı bir şekilde
analiz edilmesiyle başlar. Genetik yatkınlık, epigenetik faktörler, sindirim ve emilim sorunları belirlenir.
Böylece, hangi besinlerin vücudu zorladığı, hangi gıdaların ise destekleyici olduğu tespit edilir.
2. Eliminasyon Diyeti:
Eliminasyon diyetinde asıl amaç kilo kaybı değildir. Bireyin özellikle hassas olduğu yiyecekler, (örneğin,
yumurta, gluten, gliadin, kazein, laktoz, lektin gibi) bir süreliğine diyetten çıkarılarak vücudun
tepkilerinin gözlenmesi sağlanır. Bu süreç, kişiye özgü intoleransları belirlemeye yardımcı olur.
3. Sindirim ve Emilim Sistemlerinin Desteklenmesi:
Sağlıklı bir sindirim sistemi, vücudun aldığı besinleri tam olarak kullanmasını sağlar. Fonksiyonel
beslenme, bağırsak mikrobiyotasını dengeleyen probiyotik ve prebiyotiklerin yanı sıra, lif açısından
zengin ve işlenmemiş gıdaların tüketilmesini teşvik eder.
4. Hormonal Denge ve Enerji Metabolizması:
Vücuttaki insülin, leptin ve ghrelin gibi hormonların dengelenmesi, kilo yönetiminde kilit rol oynar.
Bu nedenle, düşük glisemik indeksli besinler, omega-3 yağ asitleri ve anti-inflamatuar gıdalar, hormon
dengesini korumaya ve enerji metabolizmasını hızlandırmaya yardımcı olur.
5. Yaşam Tarzı Değişiklikleri:
Uzun vadeli kilo kaybı yalnızca beslenme ile mümkün değildir. Düzenli fiziksel aktivite, stres yönetimi,
örneğin meditasyon, yoga, nefes egzersizleri gibi yöntemlerle stresi yönetmek ve yeterli uyku, sağlıklı
kilo vermenin temel taşlarını oluşturur.
HORMONLARIN DENGESİNİ KORUMAK, ENERJİ DENGESİ AÇISINDAN KRİTİK
Kilolu olmak, sadece genetik bir kader değil, yaşam tarzı seçimlerimizin bir sonucudur. Epigenetik
çalışmalar, çevresel faktörlerin gen ifadesini nasıl değiştirebildiğini ve kilo yönetiminde sağlıklı yaşamın
kişisel tercihlere dayandığını ortaya koymuştur. Fonksiyonel beslenme yaklaşımı, vücudumuzun sindirim
ve emilim sistemlerini, bağırsak sağlığını, hormonal dengesini, stres ve uyku gibi faktörleri bütüncül bir
şekilde değerlendirerek, geçici diyet çözümlerinin ötesinde kalıcı sonuçlar elde etmemize olanak tanır.
Kısa vadeli diyetler, medya ve reklamların etkisiyle cazip görünse de uzun vadeli, kişiye özel ve
sürdürülebilir yaşam tarzı değişiklikleri elde edebilmek için bedenimizi tanımanız, hangi besinlerin
sorun yarattığını belirlemeniz ve buna göre fonksiyonel beslenme stratejilerini uygulamanız
gerekmektedir. Ayrıca, hormonlarınızın (insülin, leptin, ghrelin, kortizol) dengesini korumak, enerji
dengesinin sağlanması açısından kritik bir rol oynar. Bu nedenle, düşük glisemik indeksli besinler,
anti-inflamatuar gıdalar, Omega-3 yağ asitleri gibi destekleyici unsurların beslenme programına dahil
edilmesi, başarıya ulaşmada vazgeçilmez bir stratejidir.
Sağlıkla kalın.
Şahin Demircioğlu
Diyetisyen