
Men’s World ERKEKLERİN GİZLİ DÜNYASI Erkek WhatsApp Grubu
Bir erkek WhatsApp grubumuz var. Sadece erkeklerden oluşan bir WhatsApp grubu bu. Geçenlerde bu gruptan bir arkadaşımız akşam bir hanımefendiyle yemeğe çıktı. Yeni nesil buna ‘date’ diyor, bizim yaş grubu ‘romantik randevu’ diyoruz. Yemek sonrası bizim WhatsApp grubu hareketlendi, hepimiz merak ediyorduk. Yemek nasıl geçmişti, sohbet iyi miydi, hanımefendi ne giymişti? Tüm detaylarla ilgili gruptaki hemen herkes sorular soruyordu. Yemekten sonra ne oldu, başka bir yere gidip eğlenmeye devam edildi mi, daha sonra eve gidildi mi? Bütün bu ince detaylara dair soruların ardı arkası kesilmedi. Tabii ki arkadaşımızdan soruların cevaplarını alana kadar bu sorular devam etti.”
Bu anlattıklarım özellikle erkek okurlarıma pek inandırıcı gelmedi, diye tahmin ediyorum. İnanmalısınız zira böyle bir olay gerçekleşti. Fakat bir farkla… WhatsApp grubu erkek, WhatsApp grubu değil de bir kadın WhatsApp grubuydu. Ben böyle bir adaptasyon yaptım erkekler için… Neden yaptın bunu? Çünkü sizi birazdan erkeklerin gizli dünyasına bir yolculuğa çıkaracağım.
ERKEKLER ERKEKLİĞİ KONUŞMUYOR
Ben Saadettin Eskiçorapçı, bir üroloji hekimiyim. Ürolojik sorunu olan ve ürolojik kanser hastalarıyla ilgileniyorum. Kariyerimin 24’üncü yılında, 2021’de yayımlanan bir de kitap yazdım, adı ‘Konuşulmayan Erkeklik’. Bu kariyerin sonunda bana bir ‘erkek uzmanı’ da diyebilirsiniz. Peki erkek uzmanı oldum da ne oldu? Bize bu 28 yılın sonunda ne söyleyebilirsin diye sorarsanız, size şunu söylerim; erkekler konuşmuyor. Erkekler bana dahi konuşmuyor. Kliniğime geliyorlar, erkeklikle ilgili problemlerini doktorlarına bile söylemekte zorlanıyorlar. Yıllar içinde şunu fark ettim, aslında erkekler partnerlerine, eşlerine de konuşmuyor konuşamıyor.
Yıllar önce prostat kanseriyle ilgili bir farkındalık ve sosyal sorumluluk projesi yapmayı çok istemiştim. Bununla ilgili kendime örnek olarak Kadın Kanserleri Derneği’nin bir farkındalık projesini seçtim. Sevgili Ayşe Arman’ın da içinde olduğu bir sosyal sorumluluk projesiydi bu. Bu proje ile maddi imkanı iyi olmayan kadınların sağlık taramaları yapılıyor ve onlara ve yakınlarına bilgilendirme toplantıları organize ediliyordu. Organize edilen toplantılardan birine tek erkek katılımcı olarak gittim, dinleyiciler arasında bir yer buldum, oturdum. Yüzlerce kadın ve konunun uzmanları konuşuyorlardı. O kadınlar, kendi cinsel hayatları ile ilgili, kendi kadınlıkları ile ilgili açık açık konuşuyorlardı ki bu netlik çok hoşuma gitti. Dedim ki bu projenin aynısını ben prostat kanseri hastalarında, erkeklerle de yapmalıyım. Döndüm ve konunun uzmanı doktor (ürolog ve erkek tabii ki) arkadaşlarımla konuştum. Bilin bakalım proje ne oldu? Tabii ki olmadı. Çünkü bırakın sosyal sorumluluk projesini yapabilmeyi ben daha kendi doktor arkadaşlarımı dahi bu konuda konuşturamadım.
ÖLDÜRENİNDEN VER
Yıllar önce hatırlarsınız, tütün ve tütün maddelerinin sağlığa zararlarını dikkat çekebilmek için paketler üstüne fotoğraflar konulmuştu. İlk başlandığı zaman toplam 16 fotoğraf vardı ve sigara paketlerinin üstüne konulmuştu. “Sigara öldürür”, “Sigara içerseniz akciğer kanseri olursunuz”, “Sigara içmek kalp krizini artırır”, “Sigara içmek yüksek derecede bağımlılık yaratır” gibi caydırıcı yazılar gayet itici fotoğraflar eşliğinde sigara paketlerinin üstüne yerleştirilmişti. Maksat tütün kullanımını azaltmak ve insanları caydırmaktı ve hakikaten başarılı oldu. Ama caydırma konusunda en başarılı fotoğraf hangisiydi biliyor musunuz? Sigaranın cinsel iktidarsızlığa sebep olduğuna dair yazı ve fotoğraf. O dönem tütün almaya giden insanlar ile satıcılar arasında şöyle diyaloglar olduğunu duyduk: “Bana öldüreninden ver.” Trajikomik!
Ne oluyor da ölümü bile göze alacak noktaya geliyor ama cinsel fonksiyon bozukluğu yaşamak istemiyor bu erkekler. Yıllar içinde şunu fark ettim. Aslında erkekler için erkeklikle ilgili meseleler, özellikle cinsel meseleler kendi gücünü, kendi varlığını yansıtıyor. Ve burada zayıf kalmak istemiyor. “Güçsüz olmaktansa ölürüm!” diyor. Biraz önceki paket örneğindeki gibi.
ELİ BELİNDE MODELİ: KARAHANTEPE’DEN BERİ DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK!
Erkeklik organı tarih boyunca bereketin, bolluğun sembolü olarak kullanılmış ve kutsal bir yere konulmuş. Sümerlerdeki meşhur bereket tanrısını hepiniz hediyelik eşya dükkanlarında görmüşsünüzdür, hatta bir çoğunuz belki arkadaşlarınıza hediye olarak bile almışsınızdır. Sümerler zamanında bu küçük hediyelik dükkanlarında satılan o bereket tanrısının devasa boyutta olanları heykel olarak yapılıp özellikle baharın karşılanmasında ve bayramlarda şehrin sokaklarında dolaştırılır ve bereket getirmesi beklenirmiş. Bu ritüelin özellikle doğurganlığı, bereketi ve bolluğu getireceği düşünülürmüş.
Göbeklitepe’yi hepiniz duymuşsunuzdur ama Karahantepe’yi belki bilmeyenleriniz vardır. Göbeklitepe’nin çok yakınında Şanlıurfa sınırlarında dünyanın ilk yerleşim yeri olduğu ve Göbeklitepe’den biraz daha eskiye dayanabileceği ilgili bulgular olan çok önemli bir bölge Karahantepe. Bu bölgede bulunan bir heykel bize çok şey anlatıyor. Bir heykelde erkek figürü tasvir edilirken elleri cinsel organının üstünde olarak görünmekte. Yanında bir kadına ait olduğu düşünülen bir heykelle beraber bulunmuş bu erkek heykeli. Tam olarak bilinmemekle beraber bunun bir ritüelin parçası olduğu ve hatta bir ayinde veya törende kullanıldığı düşünülmekte. Tıpkı Sümerler’de olduğu gibi bolluk ve bereket getirmesi için yapılmış bir törenin parçası olarak düşünülüyor. Tarihin bilinen en eski yerleşim yerinde yine bir erkek ve yine erkek cinsel organının içinde bulunduğu bir tören. Ben onu şöyle tanımlıyorum. “Eli belinde modeli”. 12 bin yıldır hiçbir şey değişmemiş değil mi? İşin şakasını bir kenara bırakırsak neden böyle bir şey var? Yani 12 bin yıl önce de bu mesele neden bu kadar önemli? İşte bu, tarih boyunca meselenin kutsallığıyla ilgili ve farklı yerlere konulmasıyla ilgili.
BUNUN BİTKİSELİ YOK MU DOKTOR?
Erkekler konuşmuyorlar, bunu biliyoruz. Hiçbir şekilde kimseyle paylaşmıyorlar. Doktorlarıyla bile paylaşmıyorlar. Ama ne yapıyorlar? İşte bunu tam bilmiyoruz. Ama 28 yıllık kariyer sonunda oluşan deneyimle benim bazı gözlemlerim var, onları anlatacağım size. Erkekler özellikle erkeklikle ilgili sorunları olunca genelde profesyonel bir yardım almaktan çekiniyorlar. Yani doktora gitmekten kesinlikle çekiniyorlar ilk etapta.
Tabii bu çoğunluk için söyleyebileceğim bir şey. Azınlık olarak sağlığına çok dikkat eden bir kesim tabii ki var. Ama çoğunluk olarak erkekler kimseyle konuşmak istemedikleri için utandıkları için doktora gitmedikleri gibi eczaneye bile gitmiyorlar çoğunlukla. Ne yapıyorlar? Genelde internete giriyorlar. En kolay olan cep telefonu üstünden veya bilgisayar üstünden aramalar yapıyorlar. Bunu nereden biliyoruz? Zira internette aradığınız her şey bir iz bırakıyor ve bu takip edilebiliyor. Sağlık sitelerinde açık ara en çok aranan konular erkeklik ile ilgili meseleler. Bu aramayı yaptıktan sonra çözüm olarak ne yapıyor erkekler? Söylediğim gibi çoğunlukla doktora veya eczaneye gitmiyorlar.
İstatistikler söylüyor ki çoğunlukla internet üzerinden aktarlar, kuruyemişler üzerinden çeşitli yollarda ilaçtan kaçarak daha bitkisel yöntemlere yöneliyorlar. Ama burada bir sorun oluyor. Bunun tabii sebebi şu: Halk arasında ‘mavi hap’ olarak bilinen sildenafil içerikli ilacın, dünyayı değiştirdiğine inandığınız molekülle ilgili bir ünlü sanatçımızın kalp krizinden öldüğüne dair yanlış bir inanış nedeniyle aslında bu ilaçların kalp krizine sebep olduğunu düşünülüyor. O nedenle bitkisel haplara yöneliyor. Bu her yerde bulabileceğiniz bir bitkisel karışım. Ama burada çok ciddi bir sorun var. Hatırlarsınız geçenlerde köfte içindeki et karışıklığı, domuz et karışıklığı ile ilgili bir haber… Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Bakanlık açıkladı. O listede aslında daha önemli bir sorun vardı. Köfteden daha önemli bir sorun. Bu kuvvet macunları, mucize ballarının içinde aslında o korkulan sildenafil sitrat yani mavi hapın etken molekülü vardı. Ve bunlar sahte ilaçlarla kuvvet macunları gizlenerek kuvvet macunları altında çok tehlikeli bir oyun oynanıyordu. Bu liste aslında belki de bu köfteden çok daha önemliydi. Bizim için bu kadar önemli. Şimdiye kadar tabii biraz erkeklerin salonda moralleri bozuldu, yüzleri düştü. Biraz onlara moral vermek için bu araştırmayı sunmak istiyorum. 2020 yılında küresel erkek cinsel komşu alışkanlıkları araştırmasında cinsel ilişki sıklığında dünya lideri Türkiye. Ben yurt dışında konuşmaya gittiğimde bunu mutlaka söylüyorum. En son Malezya’daydım. Bunu şöyle söyledim. Ben Türkiye’den geliyorum ve biz böyleyiz dedim. Tabii ki burada gizlediğim bir slide vardı. Aslında kaliteli ilişkinin oranı aslında sıklığımız kadar yüksek değil. Bizden çok daha düşük rakamda olan Birleşik Krallık’taki kaliteli cinsel deneyim çok daha yüksek. Yani aslında ilişki sıklığımız iyi ama aslında ilişki kalitemiz düşük. Ve genelde insanlarımız, erkeklerimiz bunu hep strese bağlıyor. Aslında gerçekten doğru mu, çok da doğru değil. Ben bütün hastalarıma, bütün dostlarıma şunu söylüyorum: Penisiniz konuşur sizle. Bazen tatlı söyler, güzel güzel şeyler söyler. Bazen de dost acı söyler. Eğer peniste problem yaşıyorsanız bu bir damar sahasını gösterip bir kalp problemine dalalet edebilir. Eğer penis probleminiz başladıysa üç yıl içinde kalp krizi geçirme riskiniz çok yüksek. Mutlaka bir doktora başvurun. Özellikle damar sertliğiyle ilgili risk faktörleriniz de varsa bu çok önemli. Partnerlere, eşlere bunu özellikle belirtiyorum.
ERKEKLER NASIL KONUŞACAK? DOĞRU BİLGİ VE DOĞRU İLETİŞİM
Erkekler konuşacak. Konuşmuyorlar ama konuşacaklar. Bunun yolu nedir? 28 yılının sonunda ben bir erkek uzmanı olarak ne söyleyebilirim? İki tane yol var: Biri doğru bilgilendireceğiz, yanlış bildiklerini düzelteceğiz. İki, doğru iletişimle bu erkeklerin konuşmasını sağlayacağız. Doğru bilgi, söyledim biraz önce kuvvet macunu ve penisin bir kalp sorunu göstermesini iyice anlatacağız. Bunlar çok önemli. Diğerleri nedir? Cinsel organını biliyoruz ki erkeklerin yüzde 90’ını yetersiz olarak görüyor. Ama aslında tam tersi yüzde 90’ın da cinsel organı yeterli. Erken boşalmanın tedavisi çok kolay. Lütfen erkekler tedavinizi olun ve düşünce gücüyle bunu yenemezsiniz. Geçenlerde bir çift geldi. 25 yıllık evliliğin sonunda… Hanımefendi, eşini zorla getirmiş. Erkek utanmış, söyleyememiş. Kadın acaba sorun bende mi, neden uzaklaşıyor benden demiş. Ve aslında çok basit çözülecek bir sorun devasa bir noktaya gelmiş. Kadın biraz da zorla eşini getirmiş. Ben keşke daha önce gelseydiniz, bunun çözümü çok kolay. Kadın şöyle dedi: “Hocam geçen 25 yılın tedavisi nasıl olacak?” Tabi bu dramatik bir cevaptı ve bunu da sordu. Ayrıca hepimizin duyduğu; erkekler HPV ile taşıyıcı oluyor. Çok yanlış bir bilgi. Hemen söylüyorum. Virüs erkek veya kadın seçmiyor. Genital siğil yapıyor. Hem erkekte hem kadınla kansere sebep oluyor. Erkekler taşıyıcı değil. Erkekler de hasta oluyor. Ama hem erkekler hem kadınlar partnerlerine bulaştırıyor. Lütfen kontrollerinizi yaptırınız. Aşılarınızı alınız. Biliyoruz ki dünyada aşılamayı tamamlamış ülkelerde kanser oranları sıfırı bulmuş durumda. Bu da doğru bilgilerden biri. Bunu çok iyi anlatmalıyız.
İkinci konu neydi? Doğru iletişim, doğru bilgiden sonra. Doğru iletişimin ilk ayağı sosyal sorumluluk projeleri. Türkiye’de henüz sosyal figürlerin toplumsal toplum tarafından tanınan saygı duyulan kişilerin hastalıklarıyla ilgili anlatmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Amerika’da Michael Douglas’ın cinsel ilişki sonrası, ağız kanserine yakalandığını açıklaması çok büyük bir farkındalık yarattı. Bu tip örnekler aslında güçsüzlüğün, kendi güçsüzlüğümüzün en büyük güç olduğunun bir göstergesi…
Yıllar önce bilirsiniz ‘erkekler ağlamaz’ diye bir şarkı vardı. Erkeklerin de ağlayabileceğini hem de çok güzel alabileceğini anlatmamız gerekiyor. Son olarak doğru iletişim aslında sağlıklı ilişki, bireysel iletişim sosyal sorumluluk dışında çok önemli. Bu ‘matching principle’ yani Türkçesi ile ‘frekansını yakalamak’ olarak geliştirdim. Bu konferans, bu tel frekans hakkında karşımızdaki kişinin biraz önceki çift üzerinde 25 yıllık sorun yaşayan erken bir boşanma sorunu yaşayan çift üzerinde herkes kendi frekansında kalırsa iletişim olmuyor. Biz karşımızdakinin frekansını gerçekten ne düşündüğünü anlamaya çalışmalıyız. Onun frekansına girmeliyiz. Bu sayede doğru iletişimle sağlıklı ilişkiler olacaktır. Ve konuşulmayanları konuşmakla başlayacak her şey…
Saadettin Eskiçorapçı
ÜROLOG